Boşluk
- Alihan Gençer
- 29 May 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 Haz 2024

Evrende yeryüzü ve gökyüzü tüm katmanları ve boşlukları ile bir bütündür ; herşey yerli yerindedir , olması gerektiği gibi. Bu devasal bütünlüğün içinde küçük bir zerrecik insan kendi evreninde ; varoluşundadır . Bazen koca bir boşluktayım diye şikayet eder ; bazen de o kadar tıka basa paketlenmiştir ki hayatı bir boşluk olsa da kendime gelsem diye yakınır. Genelde olmayanı arar durur insan . Psikoterapide ifade edildiği gibi bütüne bakmaya eğilimli beyin ; nerde boşluk varsa oraya odaklanır. Hayatının herhangi bir döneminde eksik bırakılmış bir parça onun olmazsa olmazıdır . Binlerce parçacıktan oluşan yapılmış bir puzzle’ın kayıp tek parçası gibi göze takılır o boşluk hep. Zamanında gelmemiş bir beyin komutu ; verilmemiş bir kalp tepkisi derken bu örüntülerle kendine bir mekanizma kurar insan . Tüm hayatını çekip çeviren kodaman dünyasının ehlisi bir kişi ; nasıl olur da hangi duyguda tetiklenip savunmasız bir küçük çocuğa dönüşebilir ki ? İşte tam da burada çocukluğumuza dönelim endamından çıkıp kendini geliştirmeli . Kendi karanlık yönlerini farkedip ; dönüştürebilmeli . Coğrafya kaderselliğinden, kazanılmış çaresizliklerin konforundan çıkabildiğin kadar aydınlanır ; bakıp görebilirsin küçük insan … Gestaltizm yaklaşımında insanın içinde bulunduğu çevrede kendi varoluşunu nasıl anlamlandırdığı üzerine önemle durulur . Bu bütünlüğün içinde kendi farkını tanımlama ihtiyacı olan bir varlıktır . Ben benim ; sen de sensin diye başlayan ‘Gestalt duası’nın rahatlatıcı etkisi özgürleştirici tavrındandır tabi ki . Aksi halde insan daralır . Şöyle ki … Toplumsal DNA kodlarımız ve toplum bizi paketlenmeye yöneltir . İnsan canlısı ortalama 4-5 yaşlarında başlar bir bütünün tek tipleştirmeye çalıştığı sisteme dahil olmaya . İlk olarak eğitim sistemi denilen yerde paketlenmeye başlar; bomboş ve pırıl pırıl yaratıcı zihinler tek tip davranış modelleri ile şekillendirilmeye çalışılır . Kafası ayrı çalışanın ilk yaftalandığı yer burasıdır. Olması gerektiği gibi davranmaya kodlanmış insan , takdirleri ile dereceleri ile mezun olduğu fakültelerden güzelce paketlenip ortama salınır. Alkışlandıkça güç zehirlenmesi yaşayıp içine dönüp bakmayı unutur …Sonra bizden bir önceki neslimizi çok mutlu eden ; herkesin rahat ettiği en nihai alana geçilir ; evlilik paketinin içinde yapılması gerekenler yapılır , orası da tamam ya da devam bir şekilde kendi yoluna bakarken , iş hayatındaki güç hırsları ve hayatta kalma mücadelesinin verdiği içsel motivasyonla farkındalıksızca devam eder gider sistem. Herkes kendi ekosisteminin tıkabasalığında veya tercihen boşluğunda yaşayıp gider .Bir şekilde evren boşlukları doldurur … Neticede insan hep güven duyduğu yere dönmek ister , insanın evidir orası . Ev bazen kalabalık içinde yalnızlık hissettiği o koltuktan ; kimisine göre de yapayalnız zannedilen dünyasındaki kalabalık duygularını yasladığı bir kol’dan ibarettir . Herkes kendi boşluğunda mutlu olacak bir yer bulur . John Berger’in müthiş ifadesi ile ‘herşeyi birarada tutan şey boşluktur ‘ .
コメント